Doğa

2022 © www.zehirzemberek.com Bahadir Gezer Tüm Hakları Saklıdır.

-Aral Gölü kurudu. Marmara Denizi’nde tehlike sinyalleri ayyukta.

Aral Gölü Dünya’nın en derin gölü idi. Dünya’nın havzasında en çok su bulunduran göllerinden birinden bahsediyoruz. Mecaz falan değil: kurudu. Tamamen. Dünya içinde bundan etkilenmeyecek bir taş parçası bile yoktur. Dünya’yı paylaştığımız tüm arzdaşlar bu facianın getirdiği cefaya katlanmak zorunda kalacaktır.

Bazı afetler böyle oluyor işte. Olduğu anda etkisi anlaşılmıyor. Yıllar sonra her sokağa çıktığımızda kendimizi saunaya atılmış gibi hissettiğimizde bazen buna neyin sebep olduğunu bile anlayamayacak kapasitedeyizdir biz.

Aral Gölü’nün kuruması Avustralya kıtasının batması gibi bir şey. Herkes bunun getireceği dertlerle yüzleşmek zorunda kalacaktır.

Ya da, zemin toprağı tamamen kurumadan Aral’ı kurtarmak için girişim başlatırız. Hazar Denizi’nden Aral Gölü’ne bir kanal açabiliriz. Üzerinde gemilerin seyredeceği bir kanal olmadığı için yapımı kolay ve maliyeti düşük bir kanal olabilir bu. Tabii Hazar Denizi’nde de su azalıyor. Onu da yine kanalla Karadeniz’e bağlarsak yükselen deniz seviyesinin sebebi olan fazla su miktarı kendisine yerleşecek yeni havzalar bulacaktır ve bu küresel deniz suyu seviyesini de olumlu etkileyecektir.

Bak kardeşim, deniz 2 cm yükseldiğinde ne oluyor biliyor musun? Üzerimizdeki hava daralıyor. Atmosfer sıkışıyor yani. 2 cm diyorsun, “az” diyorsun da Dünya kaç cm² biliyor musun? O 2 cm Dünya’nın kütlesiyle çarpıldığında kaç bin km ediyor tahayyül edebiliyor musun? Havanın 2 cm sıkışması demek hava buna tepki verecek demektir. Atmosferin ilk tepkisi genişleyerek rahatlamak.

Bu ise soluduğumuz havanın yoğunluğunu değiştirir. Atmosferik genişleme esnasında ozonda yırtıklar oluşabilir. Daha sonra kapanacaktır. Ve fakat yırtık iken Güneş ışığını dokunulmadan Dünya’ya bıraktığı için ısınmaya sebep olur. Dünya’ya roket ile giriş çıkış yapmak falan ozonda açılma yapmaz. Ozon ancak genişlerken yoğunluğunu azaltmak zorunda kaldığı için yırtılabilir.

Yapabileceğimiz şeyler var. Yapmayabileceğimiz şeyler var. Ve bunlar bir çözümler yumağı olarak konuyu insanlığın ve Dünya’nın selameti doğrultusunda neticelendirebilir.

 

-Dünya’da inanılmaz derecede fazla orman her yıl yanıp kül oluyor. Yeni bir şeymiş gibi söylemek belki de gereksiz. Gereksiz çünkü etkisiz.

Yanan bu ormanlar tedavi edilmiyor. Yanan ormanlarda yeniden ekim yapılmıyor. Ormanları bilinçli yakanlar var. Bunu doğanın iyiliği için yaptıklarını savunuyorlar. Bir ormanı yakarak hızla ortadan kaldırmak gübre kül diye tabir edilen bir şeyi ortaya çıkarıp toprağa aşı niteliği taşıyormuş! Yahu böyle bir manyaklığı ben hiçbir yerde ne gördüm, ne de duydum! Ormanın iyiliği için ormanı yakmak neyin nesidir be?! “Vergi kaçırmak ile vergiden kaçınmak farklıdır.” (Akp bürokratı Kızılay Genel Müdürü'nün açıklaması) mantığı bu resmen.

Açıklanmıyor ve fakat bazen bazı teröristler batı illerine kadar gelebiliyorlar. Ve sen ne dersen de… bu teröristler gittikleri batı illerinin ormanlarına yerleşiyorlar. Koskoca orman! Bir yerlere bir yer altı evi açmışlar… Çüş artık. Ormanda 5 kişiyi aramak. Hem de saklanıyorlar. Yani bulunmak isteyen kayıp vatandaşlar gibi de değil. Yak o zaman ormanı! Yansın cayır cayır şerefsizler! Zaten kaçarlar, kaçarlarken yakalarız.

Maksat dalga geçmek değil. Konu pek şaka kaldırır bir konu değil. Ormanları bilinçli yaktığımızın ilk kanıtı: yangın sonrası orman arazisinde yeni ekim yapmıyoruz. Sırf bu tavrımız bile bilinçli yaktığımızın delili.

İnsanlar bu kadar mı deli?

 

-Kanal İstanbul hakkında yapılan bir simülasyon çalışmasında açılışından 50 sene sonra Marmara Denizi'ni neredeyse tamamen kuruttuğunu gören var mı? Maksat Boğazlar Meselesi konusunda icraat ise Çanakkale Boğazı ne olacak? Hani işte "Efenim İstanbul Boğazı üzerindeki egemenlik hakkımızı korumak için biz bun..." Çanakkale ne olacak? O zaman Çanakkale'ye de gerek bir kanal. Kanal Çanak.

Ben saydım. Kanal İstanbul inşaatı başladığından beri mevcut sahada 75 trilyon sayıda karınca öldü. Aynı dönemde 980 milyon arının öldüğü haberi geldi. İstanbul'un iklimini şekillendiren etkide şehir ormanları katlediliyor. Aklı yerinde hiçbir Türk "Ben İstanbul'a yeni bir boğaz yapmak istiyorum." demez.  

 

-Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum ve fakat gündüz vakti Dünya’ya Dünya’nın dışından bakınca bazı coğrafyalar sarı görünüyor, bazısı kahverengi, bazısı yeşil. Bu tabloda Anadolu’nun durumunun ne olduğu ile ilgilenen var mı? Neden 5 ilimize yayılabilecek genişlikte bir muazzam ormanı Cumhuriyet’in 100. Yılı Anısına yeşertmiyoruz?

Ne faydası mı var? Oha çüş! Bürrssst geh geh brüüst! Yahu ormanın en birincil özelliği, bulunduğu coğrafya ve ona yakın coğrafyanın hava kalitesini artırır. Bunu bilmeyen var mı gerçekten yahu? Böyle bir orman Türk vatandaşlarının ortalama yaşam süresini uzatır. Şaka değil. Mecaz değil. Gerçek bu.

 

-Nemrut Dağı’ndaki heykelleri oraya gitmeyenler dahi bilir. Kocabaş heykelleri. Bu heykeller yaz-kış doğanın yıpratıcı etkisine maruzlar. Bu heykelleri yerinden alıp müzeye koymak bir çözüm. Ya da etraflarına özel akvaryumlar yapılarak heykellerin oldukları yerlerinde tahrip olması engellenebilir.

 

-Niçin Boğaziçi’ni genişletme çalışması yapılmamıştır? Cevap: çünkü yapılması çok zordur. Boğaziçi’ni genişletmek ne işe yarar? USS. G. W. Bush Uçak Gemisi gibi bir gemimiz olduğunda Boğaziçi’nin daha geniş olmasının ne gibi faydaları var daha net anlayabiliriz.

Ayrıca burada söz konusu olan tüm Boğaz’ı baştan başa genişletmek değildir. Yalnızca su yolları açısından aşırı keskin sayılabilecek tehlikeli dönüş noktalarında genişletme yapılabilirdi. Bu şehrin güvenliği için alınması en doğal tedbirlerden biri olurdu.

“Adamlar yaldır yaldır denizi dolduruyor. Bu adam ise kalkmış denizi genişletin diyor be!”

 

-Karamsarlığa teslim olmamak gerek. Aslında tatlı sorunlarımız da var. Örneğin Atatürk Baraj Gölü. Oldukça devasa bir gölümüz oldu. Mezopotamya’nın yepyeni bir doğal habitat alanı var. Tabii bu göl 30 yıldır var. Ve ancak halen bazı konularda herhangi bir adım atılmış değil. Bu konulardan ilk akla gelenlerinden biri; bu gölde hangi balıkları istiyoruz? Dünya’nın dört bir yanından balık getirebiliriz. İstediğimiz doğal ortamın doğmasını sağlayabiliriz. Bu Büyük Türk Milleti olarak elimizde kullanıma hazır ve içi tertemiz su dolu dev bir akvaryumumuz var  demek gibi bir şey.

Yapmamız gereken tüm Dünya’da hangi balıklar hangi balıklarla geçiniyor dev bir araştırma yapıp Dünya’nın daha evvel görmediği bir su altı çeşitliliği ve çevresi oluşturmaktır. Şaşırtıcıdır… Güneybatı Amerika Kıtası’nda ki bir tatlı su balığı Japonya’daki Şinxou göletindeki bir tatlı su balığı ile çiftleşebilmektedir. İlkel doğa açısından bakıldığında bu iki balık aynı yerde bir araya kesinlikle gelemez. Kalkıp Japonya’nın bir iç göletinde ayaklanıp uçup Güneybatı Amerika’ya gidecek hali yok balığın. Ancak şu bir gerçek: Bu iki balık çiftleşince ortaya çıkan havyar insan sağlığı ile direkt ilintili. Hatta bu besin ve bu besinin türevleriyle beslenenlerin birçok ölümcül hastalık riskini azaltabildiği biliniyor.

Konu dağılmasın; Atatürk Baraj Gölü. Konu bu.

Boş, temiz ve dev bir göl. İklim şartları ise Mezopotamya ve Anadolu. Yani verimli iklim. 4 mevsim. Gölün tabanına oturacak olan bitkisel yaşam formlarını özel araştırmalarla belirleyip mucizevi bir hale getirebiliriz Atatürk Baraj Gölümüz’ü.

 

-Boğaziçi’ne plaj. Ultra lüks ve pahalı. Vatandaş zaten müsait noktalardan atlıyor Boğaziçi’nin sularına. Boğaziçi’nde insan boğulsa bu tam bir rezillik olur. Uygarlığın orta yerinde böyle bir saçmalığı kimse hazmedemez.

 

-Buz pili diye bir şey duyuldu mu hiç?

Bu basit ifadeyle 10 tonluk bir su deposu büyüklüğünde ve tip olarak şişman pile benzeyen bir pildir. Bunu çalıştırıp suya bıraktığımızda bu cihaz 20 km çapında bir alandaki suyu tamamen dondurmakta ve buz haline getirmektedir. Yapay buzul yapmak. Aslında konu bu.

Ancak unutmayalım: Bu Dünya’da ciddi ciddi, şakasız bir biçimde buzulların erimesini isteyen insanlar var. Niye mi? Çünkü Kuzey Denizi’nin tabanının petrol ve doğalgaz ve hatta uranyum zengini olduğu söyleniyor. Bu ise bazı ağızlardan salya akıtıyor. Rusya, Kanada, Britanya, ABD, Danimarka ilk etapta Kuzey Denizi’nde hak iddia eden ülkeler. Pastanın hacmi o kadar büyük ki bu durum dev bir Dünya Savaşı’nın çıkmasına bile sebebiyet verebilir.

Yine de çıkarılacak petrol için, gaz için buzulların erimesini isteyenler var. Özellikle buzullar hemen erisin diye çalışıyorlar. Teknolojileri geciktirip Dünya’yı mahvediyorlar.

Bizim Grönland dediğimiz yerin orijinal adı Greenland. Yani Yeşildiyar. Peki tamamı buzla kaplı bu yerin adı niye İngilizce’de Yeşildiyar? Çünkü buzullar eriyince Grönland’daki buz kütlesi kalkacak ve ortaya verimli, tarıma ve madenciliğe müsait, çayırlarla dolu dev bir arazi çıkacaktır.

Yahu buzullar eriyince belki ortada yaşam kalmayacak. Yine de bu insanların yaptığı hesaplara bak be!

Buzulların erimesi bize Dünya’da kayda geçirilememiş ölçekte küresel afetler olarak geri dönebilir. Su Kuzey Yarım Küre’de soldan sağa doğru girdap yaparken Güney Yarım Küre’de sağdan sola girdap yapar. Bunu birçok kişi zaten biliyor. Bayat bilgi. Ancak şu bir gerçek ki; bu bir göstergedir. Dünya’nın su dengesinin çok hassas bir terazide olduğunu olduğunun işareti. Eğer bir Yarım Küre’deki su miktarı eriyen buzullar tarafından aşırı artarsa diğer Yarım Küre’de su kırılması yaşanacak ve su Kuzey ve Güney Yarım Küreler’de aynı yöne girdap biçimine aniden dönüşecek ve ansızın iki Yarım Küre arasında dev su kütleleri yer değiştirecektir. Bu bir okyanus depremi gibi bir durum. Aniden şakasız 3.000 metre yüksekliğinde dalgalar hızla Dünya’da bir Yarım Küre’den diğerine hücum edebilir. Dakikalar içinde milyarlarca insan ölebilir. Yüksek yerdekiler ise kurtulacak değildir. Suyun seviyesindeki ani değişiklik karada ki basınç değerlerini etkileyecek ve yüksek yerlerdeki insanlar dehşet verici mertebede bir acıyla basit ifade ile kafalarının patlamasıyla ölebilecektir.

Bunlar gerçek ihtimaller. Hz. Nuh’un Büyük Tufan anlatısını da hatırda tutmak gerekir. Yani insanlığı tamamen ortadan kaldırabilecek küresel afetler mevcuttur.

Buzulların korunması gerekir. Erimiş olan buzun yerine buz yapılmalıdır.

 

-Yanlış yaptığımız mevzulardan biri suyun kullanımıdır. Dünya herkese yetecek kadar suya sahiptir. Ve ancak biz bu suyun küresel dağıtımını doğru dürüst bir biçimde yapamıyoruz. Halen uluslararası ve kıtalararası su yolları yapmış değiliz.

Deniz seviyesinin yüksekliğinin artması bize zor zamanların kapıda olduğunu gösteriyor. Öyleyse deniz suyu seviyesinin artmasının sebeplerinden birine bakmamız yanlış olmaz: Baharda dokunulmadan denize akan devasa kış kar kütleleri. Bu gerçekten azımsanmayacak seviyede bir su kütlesidir. Örneğin İsveç. Kışın yağan karlar baharda eriyip dokunulmadan denize akıyor. Çünkü ihtiyaç yok. Yeterli su zaten var. Peki bu eriyen kar sularını borulara doldurup Afrika’nın ortasına taşısak kötü mü olur? Hiçbir zorluk yok. Petrol için boru hatları yaptık. Doğalgaz için boru hatları yaptık. Su için niye yapamayalım? Sorun ekonomik ise bugün 1 litre su Kuveyt’te 1 litre benzinden pahalıdır. Bu sayede suyu doğru bir biçimde tüketmiş oluruz. Ve deniz suyu seviyeleri bile bundan olumlu etkilenir.

Türkiye böyle bir projenin öncüsü olabilir. Türkiye bu projenin her merhalesinde yeterliliğe sahip bir ülkedir. Boru hatlarının geçeceği ülkelerle diplomatik anlamda mutabakata varabilir ve ardından boru hatlarının inşasını yapıp bu hatların geçeceği güzergahlarda güvenliği sağlayabiliriz.

Bunları imkansız görenler var ise; en azından şehirlerarası su yolları inşa edelim. Global Kanalizasyon!

 

29 Eylül 2022 Perşembe    00:38     İstanbul    Bahadır Gezer