Eğitim 4

2023 © bahadirgezer.blog/zehirzemberek Her Hakkı Mahfuzdur.

-Dokunmatik sınıf tahtası. Gerçekten, yani açıklanmasına gerek olmayacak nitelikte ismiyle zaten kendini ifade ediyor. Dev bir akıllı telefon ekranı yani. Basit ifadeyle bu. Dev bir tablet.

Bu olduğunda ve sınıftaki her öğrencinin önünde tablet olduğunda, herkesin tablet görüntüleri sınıf tahtasında görülebilir. Böylece bir öğrencinin yazdığını herkes anında ve rahatlıkla okuyabilir. Tabii dokunmatik sınıf tahtalarının daha sayısız faydası olacaktır.

Ancak bu kara tahtadan beyaz tahtaya geçmek gibi ucuz maliyetli bir şey değildir.

 

-Okullarımızda simülativ eğitim verme kabiliyetine erişebilirsek gerçek anlamda birçok ileri uygarlığın önüne geçebiliriz. Bu tür şeyleri erken yapan devletler ve milletler kazanır.

90’lı yıllarda okullarda bilgisayar laboratuvarları açılması azmi vardı devlette. Her okula öğrencilerin bilgisayara yabancı kalmasına engel olacak sayıda bilgisayar kazandırmak. Ayrıca sadece öğrenciye direkt sunulan eğitimin yanında okulların yönetimsel algısını da yenileyip kolay erişilebilir arşivler ortaya çıkması sağlandı.

İşte simülativ laboratuvarları da bunun gibi bir konudur.

Peki nedir simülativ laboratuvar? Gözümüzün önünde nasıl bir şey olduğu canlanıyor mu?

Basit ifade ile durum şu: Üç boyutlu sanal gerçeklik gözlüğü takıldığında 80m² genişliğindeki bu odada kişi aynı yerde yürüdüğünü hissetmeyecek bir özel rota ile binlerce adım atacak şekilde yürüyebilir.  Sanal gerçeklik gözlüğüne alan verildiğinde aynı yerden geçtiğini bedenin hissetmemesi sağlanabilir. 80m² alan bu anlayışla 40.000m² olarak algılanabilir. Bu ise kişinin kâh yapay zeka tarafından dizayn edilen, kâh doğadan birebir kopyalanan simülasyon içerisinde gerçeğe en yakın biçimde eğitimini almasını sağlar.

 

-Öğrencinin okula getirilmesi işi aslında MEB’nın görevi ve sorumluluğudur. Öğrencilerin okula gitmesini özendirici en etken unsur paradır. Evet bildiğiniz para. Her öğrenciye girdiği ders başına 5 TL verirsek, bu parayı eğitim hesabına yatırırsak öğrenci üniversite seviyesine geldiğinde harç parası cebinde demektir. Tabii dersleri çok kıranlar bu avantajdan mahrum olabilir. Ve fakat bu bir tercihtir sonuçta. Başka türlü üniversite ücretleriyle baş etmek neredeyse imkansız vaziyette. 4 yıllık standart eğitim neredeyse 1.200.000 TL dolaylarında! Bu konuda bir şeyler yapılmazsa şunu söylemek gerekir: vatandaş artık “okumak enayilik” der kıvama gelmiştir.

Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adı ile oku.

Ve gel gör ki durum böyle.

Bu konuda MEB sağlam adımlar atmakla mükelleftir. Dünya’da görülmeyen sosyal uygulamalarla örnek olmaya Türkiye’nin de hakkı vardır.

 

-Bazen Amerikan filmlerinde gördüğümüz sarı renkli okul otobüslerine bakıp “işte kalite” diyenler oluyor. Katılmıyorum. 2015 model Mercedes midbüs ile okula gitmek sarı Amerikan otobüsünden daha fiyakalıdır.

Daha iyi olduğumuz yanlarımızı bir dezavantaj olarak görmemeliyiz.

O sarı otobüsle gir bakayım Galata’ya ne oluyor.

 

-Özellikle coğrafya ve tarih derslerinde Türk Devletleri nezdinde senkronize olunmalı.

Denizlili 2. sınıf öğrencisi Turgut, Baykal Gölü’nü bilmeli, Maveraünnehir’i bilmeli. Bişkekli 3.sınıf öğrencisi Ata, Antalya nerededir bilmeli.

Anadolu canımız, namusumuz, vatanımız. Ancak Türk coğrafyası sadece Anadolu değildir. Ve bu coğrafyadakilerin bu coğrafyanın eğitimini alması doğru olandır.

 

-Performans bazlı ücretlendirme. Öğretmenler kaç öğrencileri varsa ona göre ücretlendirilebilirler. Saat ve öğrenci sayısı. Böylelikle bazı öğretmenler hatırı sayılır seviyede gelir elde edebilir. Zengin öğretmen güvende öğrenci demektir.

 

-Popüler Gündem dersi. Ya da sadece “Gündem” dersi. Ödev gazete okumak falan.

 

-Yabancı edebiyat sahasında boy göstermemiz önemli. Rhode Island’daki ortaokul öğrencisi tarih kitabında Atatürk’ü, Fatih Sultan Mehmet’i, Kanuni’yi görmeli. Detaylarıyla anlatılsın anlamında değil. Ancak bu zatlar insanlık tarihini şekillendirmiş şahsiyetlerdir.

Peki “biz ne yapabiliriz ki?”, yahu Kanadalı misyoner yaldır yaldır İncil dağıtıyor. Türkiye’de. Güzel, tamam. Suudi Arabistan Büyükelçiliği Washington’da yaldır yaldır İngilizce Kur’an dağıtıyor. Peki Amerikan Türk Derneği New York’taki geleneksel Türk Günü yürüyüşünde toplanan kalabalığa Türk yazarların yazdığı İngilizce kitapları dağıtamaz mı? 

Tabii ki sadece bundan ibaret değil.

 

-Uluslararası öğrencilere özel burs sistemini daha efektif hale getirmeliyiz. Öğrenci “Kendi memleketimde üniversiteye 4 yılda 70 bin para vereceğime Türkiye’ye burslu gidip 4 yılda 30 bin paraya bu durumu çeviririm. Bir de üstüne dil öğrenmiş olurum.” diye düşünebilmeli.

 

-MEB Disneyland ile anlaşsın. Bildiğin EuroDisney ile T.C. arasında bir antlaşma. Her yıl 200.000 çocuğumuzu EuroDisney’e yolluyoruz. Not ortalaması 5 üzerinde 4,5 üzerinde olan öğrenciler ücretsiz olarak EuroDisney’e götürülüyor. Kuru kuru takdirname, teşekkürname vermekle olmuyor bu işler. Eğitim gezi oluyor bu durumda. Milli eğitim gezisi. Yaklaşık 10 milyar TL para. Yapılamayacak bir şey değil. TCG Anadolu’nun iki yıllık faaliyet ederidir bu. Yaklaşık 500 saat F16 uçuşu ederidir bu meblağ.

Ayrıca bunun kadar önemli olan diğer mevzu: Ben bir Türk olarak yurdumda yaşayan her Türk’ün mutlaka İstanbul’u görmesi gerektiğine inanıyorum. Eğer bir Türk Ayasofya’yı, Sultanahmet’i, Süleymaniye’yi, Topkapı Sarayı’nı, Dolmabahçe Sarayı’nı görmeyecekse neden bunlar bizde ki? Her Türk, ve istisnasız her Türk Ayasofya’yı görmeli. Bu ise ancak eğitim süreci içerisinde yapılabilir. Her öğrenci ortaokuldan mezun olmadan evvel İstanbul’u görebilmelidir. Biraz romantik bir arzu gibi görünebilir. Ve fakat konu oldukça ciddi.

Bir Türk’ün İstanbul görmeden ölmesi acayip üzücü.

 

Bugün  16 Haziran 2023  Cuma  02:46    İstanbul  Bahadır Gezer

zehirzemberek.com