zehirzemberek.com

2023 © bahadirgezer.blog/zehirzemberek Her Hakkı Mahfuzdur.

-Kâbe’yi vurmayı düşünenler… Eğer bir havayolu uçağı Hollanda, Dan ve İzlandalı teröristlerce kaçırılıp Kâbe’yi hedef alırsa… Ne yaparız?

“Ne yaparızı var mı? Dünya’yı yakarız.”

“Ben intihar ederim.”

Mekke’nin gökdelen dolması üzücü. Ve ancak gökdelen silsilesi demek Kâbe’nin etrafında yaklaşık 400-500 metre yüksekliğinde bir duvarın oluşması demek.  Yani gökdelenleri bir güvenlik duvarı gibi görebiliriz bu durumda.

Bu konunun ciddiyeti ve ehemmiyeti tartışma götürmez bir vaziyettedir.

Acaba Mekke’nin savunması için uluslararası bir İslam Askeri Tugayı oluşturmak yoluna mı gitsek?  Özel bir kıta. Sadece ve hususiyetle Mekke’yi savunmanın eğitimini almış bir alay.

Gerçekçi olalım: Bırakın Mekke’nin güvenliğini, tüm Suudi Arabistan’ın bile güvenlik yapılanması öyle aman aman bir halde değildir. Bu gerçeği göz ardı edemeyiz. İki uçak gemisi Suudi Arabistan’ı tarumar edebilir. Bu kadar.

Kimsenin Mekke’ye düşmanlık besleyecek kadar gaddar ve zalim olabileceğini düşünmek istenemez. Ve ancak Kıblemiz’in savunmasını şansa bırakmamalıyız.

 

-Güdümlü uzay mermisi… Silahı biraz büyük.

 

-4 namlulu tank?

 

-Uydudan adam dinlemek nedir yahu? Uydudan karıncaya kadar yakınlaştırabilen teleskop ile Dünya’ya bakabiliyorsun. Ve ayrıca insanlara zoom yaparak konuştuklarını duyabiliyorsun?

Yahu bizim uzayda hepi topu iki tane uydumuz var. Onlarda Fransız menşeili. Yani bahsedilen teknolojinin bizde olması zor.

Aslında iş çok iyi mercek yapmaya bakıyor.

Dünya’ya kuş bakışı bakabilmenin, ve yani uydular aracılığıyla Dünya’yı izlemenin ne kadar önemli bir icraat sahası olduğunu izahata lüzum yoktur.

Özelleştirilmiş uydular sayesinde bu mecrada yapabileceklerimiz insanlığın güvenliğine hizmet edecektir. Örneğin radyasyon odaklı uydular. Bu uydular uzaydan Dünya’ya bakmaktadırlar. Ve izleme kapasitesi radyasyona yöneltilmiştir. Yani Dünya’da herhangi bir yerde radyasyon seviyesinde artış olduğunda bunu anında görür. Bunun insanlığa sağladığı hizmetin değeri hakkında bir yoruma gerek var mıdır? Başka bir uydu deniz suyu sıcaklığını ölçebiliyor. Dünya’nın yörüngesinde durmuş Dünya’daki tüm suyu her an gözlüyor ve su sıcaklığı değerlerinde gerçekleşen değişiklikleri anı anına bildiriyor. Başka bir uydu nükleer başlık odaklı. Bunu yapmak biraz zor. Bunu yapmak için Dünya’daki tüm nükleer başlıklara bir çip koymamız gerek. Bu çip nükleer başlık odaklı uydunun bilgisayarına yüklenecek. Ve bu andan itibaren bu uydu bu başlıkların her birinin herhangi bir hareketlenmeye geçip geçmediğini gözleyebilecek.

Uydu konusu o kadar güzel bir konudur ki aslında hakkında muhabbetin sonlanması neredeyse imkansızdır.

Şimdi; 1960’larda 1m³ büyüklüğünde bir uydu Dünya’yı gözleyebiliyor, iletişim sistemine katkıda bulunabiliyor ve askeri muhaberat sağlayabiliyordu. Bunun üzerinden 60 yıl geçti. Artık o uydunun yaptığını bir akıllı telefon büyüklüğünde bir uydu gerçekleştirebiliyor. 1m³ büyüklüğünde bir kütleyi uzaya çıkarmak için devasa bir roket gerekiyordu. 1 gr ağırlığı uzaya çıkarmak için 1,5 ton yakıt mı gerekiyordu? Bu demek oluyor ki artık uzaya uydu taşımak çok daha ekonomik hale gelmiştir.

 

-Alo? McDonald’s? Biz bir sipariş verecektik. Sinsirli Mevkii… Alaçatı Köyü Güvenlik Karakolu 2.000 metre nöbet karargahı.

2 tane çıtır tavuk menü, 39 Liralık olanlardan. Bir tane Big Mac Menü. Bir tanede McChicken Menü. Çıtır soğan halka istiyor muyuz? Hayır teşekkürler. Yalnız ketçap ve mayonezi bol koyarsanız seviniriz. Bir de içeceklere buz koymayın lütfen. Eriyor çünkü.

Ne kadar borç acaba? 250 Lira mı? Biz daha sonra tekrar arayalım.

 

-F16’ların üretim hakkını satın alabilir miyiz?

İmkansız bir durum değildir. İspanyol uçak gemisi Juan Carlos sınıfı gemiyi Gölcük’te, Sedef Tersanesi’nde inşa ettik.

(Ancak Türkiye’nin ABD ile askeri ilişkileri ABD idealine karşı olan teokratların Türkiye hükümetini uzun süredir esir almasından ötürü büyük yara almıştır ve tıkanmıştır.)

F16 eski bir uçak serisidir. Ve ancak zamanının çok ötesinde kabiliyetleri onu gökyüzünde en uzun süre aktif görevde bulunan jet olmaya aday hale getirmiştir. Bir de F16’yı Amerika’nın mal ettiğinden daha ucuza mal edersek, işte o zaman dadından yinmez gari.

 

-F35 uzaya yakın bir proje. Sanki yerçekimsiz ortamda uçabilirliği var.

Ay’a yapılan Apollo Programı’nı hatırlayanlar Eagle (Kartal) modülünü hatırlayacaktır. Kartal ile F35 aslında birbirine oldukça benziyor. Air Blower (Hava püskürtücü) özelliği ile havada asılı kalabiliyor. Basit havacılık mantığı: bir F16 ile F35’in peşine düştün. Arkadasın. Avantaj senden yana. Hava açık. Bulut yok. Hızlısın. Yaklaşıyorsun. Duruma hakimsin. Ve bir anda F35 duruyor! Resmen duruyor! Yahu senin durma şansın yok ki? F35’in yanından geçiyorsun. Ne yapıcan bu durumda?

Havada uçmak avantajdır. Havada durabilmek avantajdır.

 

-Astro Yedek Pilotaj Sistemi. Bu aslında basit bir uydudan ibaret. Tek yaptığı Dünya’da uçmakta olan uçakları takip etmek. Herhangi birinde bir sorun ortaya çıkarsa, uçağın inişi tehlikeye girerse, teröristler uçağın kontrolünü ele geçirirse, ya da pilotlar ve tüm kabin ekibi yemekten zehirlenirse veya farklı acil durumlarda bu uydu söz konusu uçağın kontrolünü devralabiliyor. Uçağın sağ salim iniş yapmasını sağlıyor.

Bu sistemi gerçekleştirmek için yeryüzüne yerleştirilmiş çanaklarda kullanılabilir.

 

-Füze Kalkan Projesi. Bıkmadan anlatacağız. Gündeme getireceğiz. Hatırlatacağız. Yorulmayacağız. Bu idealin önemini dile getireceğiz. Bu aslında başlangıcı 1950’lere dayanan bir hikaye: Füze Kalkanı Projesi.

ABD’nin başını çektiği müttefik ülkelerin liderleri bir araya geldiler ve bu projenin gerçekleşmesinin ehemmiyetinin bilinciyle hareket ederek Füze Kalkanı Projesi plan ve programını oluşturdular.

Nedir Füze Kalkanı Projesi? Basit ifade ile konu şundan ibaret: Coğrafya üzerine öyle bir füze savunma sistemi kuruyoruz ki sınır ötesinden herhangi bir füzenin ya da jetin bizim hava sahamıza girmesi imkansız hale geliyor. Tabii bunu yapabilmek için sadece en iyi karadan havaya füze rampalarını yapmanın yanı sıra çok kaliteli bir erken uyarı sistemine ihtiyaç duyuyoruz. Ve bu ihtiyacımızı yörüngedeki uydular ile insansız hava araçları karşılayabiliyor.

İran füze mi ateşledi? O füzeyi Türkiye’ye girmeden vurabiliyoruz. Durum bu. Rusya Türkiye’yi hedef alan füze mi ateşledi? O füzeyi Türkiye’ye girmeden indirebiliyoruz. Bu şu anda NATO’nun doğal kabiliyeti olmalıydı. Yani belirlenen ajanda takip edilmiş olsaydı bugün NATO tam anlamıyla bir Füze Kalkanı’na sahip olmuş olacaktı.

Konuyu rafa kaldırmaya çalışan bazı lobilerin etkinlik kazanmakta olduğunu görüyoruz.

Milyarlarca insanın güvenliği ile birebir ilişkili bir konu olduğunun bilincinden uzaklaşmamalıyız.

-Bir modem internete girdiğinde bütünün parçası haline geldiğine göre Dünya üzerinde aktif olan her modeme tek kaynaktan ulaşma imkanımız yok mu? Mutlaka olmalı. Çünkü bağlanmak tek yönlü bir aktivite değil. Ortada bir hat varsa bu çift yönlü olacaktır.

Peki öyle fazla bilim-kurgu aksiyon filmleri havasına girmemeye çalışarak basit ifade ile söylesek: Evet, oturduğum yerden Dünya’daki tüm IP’ye ulaşabiliyorum. Milyarlarca IP, milyarlarca cihaz, milyarlarca insan… Evet, evimde başına oturduğum cihazdan bütün bunları yapabiliyorum. Ve ancak bir soru soracağım: Şimdi ne yapacağım? Yani Dünya’daki her bilgisayarın ekranın aynı anda aynı şeyi gösterebilecek durumdayım. Ve fakat bu kabiliyetle ne yapacağım? Ne işe yarar bu?

Sanırım bunu verimli kullanmanın yolu bundan kimseyi haberdar etmemek. Ve her modemin üzerinden akan bilgi nehrini izlemek. Tek yapmam gereken izlemek yani. Ancak cihazım ortaya çıkan bu devasa bilgiyi hafızasına alacak kapasiteye sahip değil.

Hazine Bakanlığı’na bağlı Dijital Hafıza Ünitesi. Bu basit bir ifade ile dev bir USB. Parmak büyüklüğündeki harici hard diskin apartman büyüklüğünde olanı yani.

 

-Hastalık bombası, atıldığı yerde ağır grip yapıyor örneğin. Atom bombasından bile daha zalimce ve gaddarca.

Atıldığını anlamak vakit alıyor. Kendi milletini aşıla, sonra tüm Dünya’yı hastalık bombardumanına tutup telef et.

Ankara’da ve İstanbul’da her saat başı hava kalitesi ve kimyasal bileşenleri analiz edilsin ve kayda geçsin. Boş iş gibi görünüyor ve fakat önemi umalım ki hiç anlaşılmasın.

Bizim aslında yapacak tonla işimiz var.

 

-S400 Füze Sistemi. Bu bataryayı su altına yerleştirebilir miyiz?

Konu zaten anlaşıldı. Fazla lafın bir anlamı kalmadı.

 

-Türkiye neden çok sayıda F16 alıyor? Hava taksicilik yapacağız, ondan. İstanbul-Paris uçuşu 3 saat mi? F16 jet ile 15 dakika. Tek yolcu alınabiliyor. Bileti 80.000€ . Paris-Berlin 5 dakika. “Berlin Berlin! Hadi kalkıyor Berlin! 5 dakkada Berlin! Hemen kalkıyor! Haydi Haydi Berlin! 5 dakka Berlin 5 dakka!”

 

-Helikopter gemisi. Karadeniz, Marmara, Ege ve Doğu Akdeniz’de olan bir ülke için gerçekten ideal bir parçadır. Okyanus üstü ülkeler daha ziyade uçak gemisi düşünürler. Onların ihtiyacı bu yöndedir. Türkiye’nin coğrafyası ise helikopter gemisine ihtiyaç duymaktadır.

Kaba saba konuşmak tabii ki yersiz olur. Ve ancak şu da söylenmelidir: Yapılması gereken kocaman ve dümdüz güverteli bir gemi. Bir motor. Bir dümen. Ve asansörlerle donanmış bir ambara sahip bir gemi. Bu kadar. Üstü düz, büyük bir gemi sadece yani. 50 Karaşahin alsa… 1.000 piyadeyi 500 km ötesine 1,5 saat içinde indirebiliyor mesela.

Ancak böyle bir gemi yapmak için TCG Anadolu gibi bir gemiye ihtiyaç vardır. Yani birbirini eskort eden gemiler. Sahi, TCG Anadolu ile birlikte, onun savunmasıyla ilgilenecek olan korveti, fırkateyni, destroyeri, denizaltıyı, hücumbotu yaptık mı? Bu bir soru çünkü metro bağlantısız İstanbul Havalimanı açıldı memlekette.

Sürekli teröristlerin hedefinde olacak olan TCG Anadolu için en güvenli yer deryadır. Seferdir. Açık denizde daha güvende olur.

TCG Anadolu bir uçak gemisi. Yani dikey iniş-kalkış yapabilen uçaklar için uygun. Hızlı mekanize olabilen ve 20 dakikada 40 parça hava aracını göğe çıkarabilen bir yapısı var. Bir uçak gemisi.

Helikopter gemisi ise daha basittir. Çok daha basit.

İran nükleer bomba peşinde. Bizim ihtiyacımız ise nükleer motor. Eğer kendi nükleer motorumuzu yaparsak devasa çaplı bir helikopter gemisi inşa edebiliriz.

Bu arada konu bu şekilde geliştiğine göre şunu tekrar dile getirmek faydasız değildir: Türkiye Cumhuriyeti yanı başındaki bir komşusunun nükleer silah geliştirmeye yönelmesine seyirci kalacak kalibrede bir ülke değildir. Bunu hepimizin tekrar idrak etmemiz gerek. Eğer Ermenistan nükleer silah yapma çalışmaları yapsaydı, eğer Yunanistan nükleer bomba araştırmaları yapsaydı yine böyle sessiz sedasız olan biteni mi izleyecektik?

Konular karışmasın. Konu helikopter gemisi. Akdeniz Havzası’ndaki her ülkenin ihtiyacı: helikopter gemisi.

 

-Şile’de deniz mayını patladı. Haber bu. Yani gazetelere yansıyan haber bu. Ukrayna’dan bir deniz mayını sürüklene sürüklene İstanbul’un sayfiyesi Şile’ye kadar geliyor ve sahilde patlıyor. Bir restoranın camları kırılıyor falan.

Yahu olay akıl alır gibi değil. Türkiye’nin elinde 11 tane mayın avlama gemisi var. Bunların 6 tanesi NATO’nun en iyileri konumunda. Elimizdekini kullanmıyoruz yani. Şile’den daha yakında, Sarıyer sahillerinde Ukrayna deniz mayını görülüyor! İstanbul Boğazı Ukrayna deniz mayınlarının doğal filtresi mi olacak? Karadeniz salına salına gezen onca mayın zamanla illa ki Boğaz’a gelecek öyle mi? Bu esnada güvenlik birimleri de anca izleyecek öyle mi?

Cek, cak… zaten olmakta olan bu.

 

Elimizdekini kullanmakta ki acziyetimiz bizi eline balta verilmiş bir maymun statüsüne koyuyor: 2014 yılında Türkiye’de bir sancaktan, gönderdeki Türk Bayrağı cebren indirildi. Bu esnada asker yalnızca izledi. 1996’da durum böyle değildi. Bu tarihte yine gönderdeki Türk Bayrağı’na yapılan bir saldırıyı Türk askeri saldırganları etkisiz hale getirerek (vurarak) bertaraf etmiştir. Aradan geçen yaklaşık 20 senede neyimizi kaybettik ki bu hale geldik? Elimizdeki tüfeği bile kullanmaktan aciziz. Elde tüfek, ilk emir: Vurma!

Böyle bir saçmalık olabilir mi?

 

-Bazı şeyler bazı ordularda gerektir. Bazı ordularda gerekmez. Örneğin nakliye denizaltıları. Evet; nakliye. Yani bir kuru yük gemisi gibi. Dev ambarları, kolay açılır üst güvertesi var. Limana yanaştığında açıyor üstünü, vinçler konteynerleri boşaltıyor. Bu nerede kullanılır sorusunu sorarken önce yakına bakmak gerekir. Kıbrıs. Olmasını istemediğimiz senaryoda İngiliz ve Yunan Ege ile Akdeniz’i tutar. Kıbrıs’taki direnişe mühimmat ulaştırmak gerekir. İşte o zaman nakliye denizaltısı sorumluluğu üstlenir.

Birçok deniz mütehassısı çıkarma gemilerini çok basit deniz taşıtları olarak değerlendirir. Sahile yanaşarak önündeki geniş kapağı açmak suretiyle kısa zamanda bir çok piyadeyi karaya çıkarabilen gemiler. Bunları üretmekten aciz kaldığımız son Osmanlı döneminden uzağız şu anda. Çıkarma gemilerinin en güzellerini kendi milli ihtiyaçlarımızı göz önüne alarak imal edebiliyoruz.

Peki ya çıkarma denizaltıları? Çıkarma gemisinin aynısı. Yani aynı mantık.

Farklı koşulları tek araçla karşılayabilmek yetisi tabii ki doğal olarak faydalıdır. Yani bir denizaltının uçabilmesini sağlayabiliyorsan, bu avantajdır. İmkansız gibi algılanabilir ve ancak tek pervaneli bir uçak suya iniş yapabilir. Sonra dalış işlemi gerçekleştirebilir. Uçarken ön pervane görevi gören pervane şimdi arka pervane olarak hizmet vermektedir. Nasıl? Çok şüga!

 

-Uçak yapma yazılımı.

Web sitesi yapmak için belli yazılımlar var. Bunlar aracılığıyla web sitesi inşa edebiliyorsun. Satın alacağın ayakkabıyı, bisikleti internette birebir dizayn edebiliyorsun. SimCity’de komplike bir şehir inşa ediyorsun.

Bu yazılımda uçak oluşturuyorsun. Paint programının uçak için olanı gibi. Parça parça, sanki maket yapar gibi, uçağı örüyorsun. Farklı parçalar farklı sonuçlar sunuyor. Parça envanteri ise gerçekte var olan uçak parçalarından oluşuyor. En verimliyi mi hedefleyeceksin, en ölümcülü mü?

Bu yazılımı yapan firma Lockheed Martin, Boeing, Saab gibi firmalarla resmi sözleşme yapmalı. Tıpkı Fifa oyunu gibi. Resmi olmalı. Orijinal olmalı. Aslında sadık olmalı.

Bu yazılımda yapılan herhangi bir dizayn eğer yazılımın simülatöründe sorunsuz çalıştıysa, uygulamada da rahatlıkla vücut bulabilmelidir. Yani yazılımda tasarlanan uçağın planı sahada uygulanabilir olmalıdır.

Böylece bir tasarım yarışması yapacağız. Herkes kendi jetini dizayn etmiş. Bu dizaynları simülasyonda karşı karşıya getiriyoruz. Kazanan jetlerin sayısı 1’e indiğinde o jeti seri üretime alıyoruz.

 

-Örtülü (gizli) askeri alımlar. Örneğin ABD’nde, Türkiye’de Mig uçağı yok diye bilinir. Halbuki 5-10 tane vardır. Bunun amacı söz konusu makineyi Truva Atı olarak kullanmaktır.

Küba’nın Sovyetler Birliği’nden aldığı birçok askeri teçhizatı daha sonra ABD gibi ülkelerle paylaştığına inanmak pekte zor olmasa gerektir.

 

-Uzaydaki bir uydu ile Dünya’da uçmakta olan düşman jetlerini kaçırabilir miyiz? Ya da infilak etmelerini sağlayabilir miyiz?

 

-Askeri olarak en son teknolojiyi hep yarın için saklamak doğru mudur?

 

-Herkesin gözü önünde bir dev haber: Küresel bir silahlanma trendi var. Ekonomik açıdan darboğazdan geçen hükümetler aynı esnada silahlanmayı kovalıyor. Almanya, ABD, Japonya gibi ülkeler dev silahlanma hamleleri yapıyor.

Böyle bir gidişatın varacağı sonuç bellidir.

Şakaya gelmez konularda dikkat etmeliyiz.

 

-Askerin standart donanımında astronotlarınkine benzer kasklar olmalıdır. Mermi geçirmeyen bu şeffaf kaskların iç kısımları saydam monitörler olmalı ve saha ilgili gerekli bilgiyi anı anına askere sunmalıdır. Bir nevi Terminatör’ün etrafı nasıl gördüğü bir hatırlayalım. Bilgisayar destekli görüntü edinimi. Bu kaskları yapmayı başardığımızda, ileride bu görüntü kalitesini kişiye sunan lensler yapabiliriz. Başka bir ifadeyle yarı sayborglaşmadır bu durum.

Bu komutayı bilgisayara devretmeye kadar gider. Şöyle ki her askerin sahada görmekte olduğu herşey kameralar, uydular yoluyla bir merkezde toplanıyorsa çok iyi bir bilgisayar bu dev bilgiden her an bir analiz yapıp ortaya uygulanması en doğru hamleyi koyabilir. Başarı oranı çok yüksek çünkü birbirine 1000 km uzaklıktaki iki manganın birbirine direkt etkisinin ne olmakta olduğunu falan görebilmektedir. Bir öküz sürüsünün bir birliğin hareketini 6 dakika geciktireceğini saatler evvelinden görebilmektedir.

 

-Yeniçeri Ocağı’nı açalım mı?

Şaka değil. Uluslararası sahada Türk askeri olmak isteyen farklı ülke vatandaşlarını belli bir eğitime tabi tutup devşirdikten sonra Yeniçeri Ocağı’na almak kötü bir fikir mi?

“İhtiyaç yok ki. Bizde Dünya’ya yetecek kadar asker var zaten.”

 

-TCG Anadolu hizmete alındı. Üzerinden kalkacak uçak yok. Anca helikopter, İHA ve SİHA.

Hükümetin F35 hezimetinin üzeri örtülmeye çalışılıyor.

Hepimiz biliyoruz ki Akp yapısı Tahran’dan maddi destek almıştır. F35 Akp’ye verirlirse bu Akp bu son teknoloji F35’lerden bir iki tanesini incelemeleri için İran’a gönderecektir. Bu alınamayacak bir risktir.

F16 almakla övünüyor hükümet. Yahu biz 40 yıl evvel alıyorduk F16!

 

-İran’ın nükleer silah edinme hevesi en çok Türkiye’yi tehdit etmektedir.

 

-Yap-boz uçak gemileri.

Efendim şöyle bir açıklaması var: Önümüzdeki 30 yılda donanmamıza kaç uçak gemisi kazandırmayı hedeflediğimiz çoğu zaman farklı durumlar ortaya çıkmadıkça bellidir. Bu durumda önümüzdeki 30 yılda 5 adet uçak gemisini donanmamıza alacaksak bu beş geminin tasarımlarını birbirleriyle uyumlu yaparız. Dikkat; aynı sınıfta gemi yapmak değil. Farklı sınıfta gemiler ve ancak birbiriyle uyumlular. Bu öyle bir uyum ki birbirleriyle kenetlenip birleşebiliyorlar. 5 tane uçak gemisinin birbirine bir yap-bozun parçaları gibi kenetlendiğini lütfen tahayyül ediniz: Bir Jumbo jet bile oluşan bu dev deniz üssüne iniş yapabilecektir.

Peki bu yapılabiliyorsa ABD niye yapmadı?

Cevap: Amerika Florida sahil şeridine güvenlik duvarı yapmadı. Yapmıyor. Ve büyük ihtimal yapmayacak. Halbuki dev kasırga ve fırtınalarda bu duvarlara çok ihtiyaç duyuluyor.

 

-Envanterimizdeki hiçbir uçak TCG Anadolu’dan kalkamıyor mu yahu? Belki Hürkuş yapar? Hafif uçak sonuçta… Bu şekilde çok rezil oluyoruz. Uçak gemimiz var, uçağımız yok.

 

-SS. Buzkıran fırkateyn… mutlaka bir avantaj sağlar.

 

-Paletli otobüs. 40 asker taşıyor. Ağır Zırhlı. AZ. Bu araçlara yürüyen kale deniliyor. Donanımında füze ve top bile var.

Bu durumda şu hatırlatmayı yapalım: Olası bir nükleer savaşta hayatta kalma ihtimali en yüksek kişiler askerlerdir. Nükleer bir bomba bir şehre atıldığında her yer tarumar olurken nükleer dayanıklılığı bulunan tanklardaki askerler hayatta kalacaklardır örneğin. Ne alaka mı?

AZ nükleer dayanıklılığa sahip bir araç. Çatışma esnasında düşman hattına sızıp çok sayıda asker indirebilecek bir araç.

Ayrıca AZ’a sadece ateş gücü olarak bakmanın dışında, ateş hattında nakliye için kullanılabilecek olduğu da gelmelidir. Yaralı ve şehit askeri taşımak için kullanılabilir.

 

-Hafif komik ve belki de absürd bir konu var sırada: İran, Irak ve Suriye sınırlarımızda atlı ve develi devriye ekipleri olması saçma mıdır?

Yıl 2023 ve atların, develerin kullanılması hakkında bu öneri. İran’dan gelen eşek kaçak kervanlarını durdurabiliriz böylece. Sınır coğrafyası müsait olsa cip, motosiklet düşünülebilirdi ve ancak bahsedilen oldukça engebeli ve zor bir kondisyona sahip bir zemin.

 

-İran, K. Kore gibi çatlak ülkeler bile güçlü füze sistemleri ve nükleer başlıklar ediniyor.

Bu uluslararası havacılık için tehdittir. İçinde bulunduğumuz askeri vaziyette asker havan topuna benzer bir silah ile 5.000 feet’deki bir uçağı vurabiliyor. Peki bu silahlar teröristlerin eline geçerse ne olur?

Uzun lafın kısası okyanus üstü Jumbo jetlerde savunma sistemi bulunmalı. Füze yanıltma sistemi, kuyruğa entegre edilmiş bir top vs. savunma uygulamaları bu uçaklarda standart olmalı.

 

-Stres konusu: uluslararası aşırılıkçı radikal yobaz terör örgütleri Türkiye’nin cumhuriyetinden nefret ediyorlar. Bu nedenle 29 Ekim 2023’ü kana bulamak isteyenler olabilecektir.

Bu konu ile ilgili herkese görev düşmekte. Şüpheli bir durum gözlemlendiğinde emniyet teşkilatına bilgilendirme yapılmalı.

Cüppeli bir rahatsız “29 Ekim’de benzin döküp yakıcam parktakileri. Asıl havai fişek bu işte.” mi dedi? Bildir onu emniyete.

Vatandaş vatandaşı gammazlasın demiyorum. Teröre göz açtırmayalım. Bunu diyorum.

 

1 Mayıs 2023   Pazartesi    19:53         İstanbul      Bahadır Gezer 

Askeri 4